Uluslararası Koçluk Federasyonu’nun (ICF) akredite ettiği Takım Koçluğu modeli olan ORSC (Organization and Relationship Systems Coaching), Türkçe ’ye “Organizasyon ve İlişki Sistemleri Koçluğu “olarak çevriliyor. Bu metodolojiyi kuran, geliştiren ve dünya genelinde yayan firma Center for Right Relationships (CRRGlobal-daha fazla bilgi edinmek isterseniz: www.crrglobal.com).
Ortak bir kimliği olan, birlikte var olan takım ve çiftlere koçluk yapmak için oluşturulan, Organizasyon ve İlişki Sistemleri Koçluğu, bir takımı/sistemi oluşturan tüm bireylerin sesine önem veriyor ve bu seslerin sistemin sesi (ORSC terminolojisinde-voice of the system) olduğunu anlatıyor. “Herkes haklıdır ama kısmen” yaklaşımı ise herkesin kendi baktığı perspektiften haklı olabileceğine ve sistemdeki tüm seslerin derin demokrasi ilkesiyle değerli olduğunu vurguluyor. Bireysel koçluğa farklı bir boyut getirerek tek bir bireye/lidere değil de bir takıma/ilişki sistemine yapılacak olan takım koçluğu, o ilişki sisteminin birlikte dönüşümüne olanak sağlayacağı için katma değer yaratan bir olgu olarak öne çıkıyor.
ORSC modeli, getirdiği bakış açısıyla “Kim, kime ne yapıyor?” diye sorgulamak yerine “Bu ilişki neye gebe?” diye bakan disiplinler arası bir yöntem. Geleneksel ekip koçluk modelleri, ekibi bireylerden oluşan bir bütün olarak görüp ekip içerisindeki bireyler üzerine odaklanıyor. ORSC modeli, ekibi/ilişkiyi tek bir parça olarak görüyor ve ekibin/ilişkinin kendisinin yaratmış olduğu ilişki sistemi üzerinde duruyor. Geleneksel yaklaşımlarda koç, bireyin performansını geliştirerek performansı arttırmakla ilgiliyken, ORSC yaklaşımında ise ilişki sisteminin geliştirilmesiyle ekibin performansı bir bütün olarak ele alınıyor. ORSC; kuantum fiziği, pozitif psikoloji, Zen budizmi, Gestalt psikolojisi, NLP (Nöro Linguistik Programlama) ve daha birçok farklı alanın birleşiminden oluşuyor. ORSC programı, takımların/ilişkilerin bilgelik, potansiyel ve yetkinliklerini vizyonlarına odaklamalarına, verimliliğin arttırılmasına, takım içinde ve ortaklıklarda sağlıklı ilişkiler yaratılmasına olanak tanıyan etkili, araştırmalarla desteklenen, denenmiş yöntemler sunuyor.* 2014 yılında İlişki Koçluğu eğitimlerini tamamlama ve farklı sistemlerde uygulama fırsatım olmuştu. Şimdi de benim için önemli bir yolculuk olan ORSC sertifikasyon sürecindeyim. ORSC’un hem kurumsal hayatta hem de özel hayattaki ilişkilere etkisine şahitlik ettikçe, bu sihri daha da çok insanla paylaşarak arttırmaya niyet ediyorum.
ORSC’un temel prensiplerinde, iyi–kötü, gelişim alanı-kuvvetli alan gibi klişe sözcükler/tanımlamalar yok ve her davranışın insanın yapısında doğal olarak var olduğu kabul ediliyor. ORSC metodolojisinde çok sevdiğim bir söylem var; “who knows what is good and what is bad”, aslında her dilde ve kültürde farklı şekilde karşılık bulan “her şerde bir hayır vardır” mantığına oldukça yakın bir yaklaşım. Aslolan, herhangi bir yargı ya da çıkarımda bulunmadan, olanı olduğu şekliyle kucaklayabilmek ve onunla temas edebilmek, “ne olmaya çalışıyor”a odaklanmak. Burada koç olarak benim müşterim, farklı bireyler olarak siz değil; sizin aranızdaki ilişki sistemi oluyor… İlişki tanımı ise ortak bir hedef ve misyon etrafında birbirleri ile bağlılık içinde olan kişi/bireylerin bütünü aslında (ORSC terminolojisinde Third Entity- Üçüncü Varlık olarak geciyor). Bu gözle baktığımızda, eşinizle evliliğiniz, çocuğunuzla ilişkiniz, iş yerinizde yöneticinizle olan ilişkiniz ya da parçası olduğunuz departmanın tüm bireyleri arasındaki ilişki de ORSC sisteminin müşterisi olabiliyor.
ORSC koçluk modelinin oturduğu temel yapı taşlarından biri de John Gottman’ın “Evliliği Sürdürmenin Yedi İlkesi”dir. Gottman, evlilik uyumu ve boşanma başta olmak üzere, duygular, fizyoloji ve iletişim alanlarında yaptığı çalışmalarla dünyaca ünlü bir profesördür. Dünyada çift terapisi alanında en kapsamlı ve geçerli araştırmaları gerçekleştiren kişidir. Gottman’ın çok satan kitabı “Evliliği Sürdürmenin Yedi İlkesi”nde, çiftlere daha anlamlı iletişim kurmaları için buzları kıracak egzersizler de sunulmaktadır. Gottman’ın kitabında bahsettiği ve sadece evlilikleri değil her türlü ilişkimizi farklılaştırabilecek bir kavram da “Mahşerin Dört Atlısı” dır. Gottman eğer birbirini tetikleyen bu dört göstergeyi evlilikte gözlemliyorsa, o evliliğin boşanmaya gitmesinin çok daha yüksek olasılık olduğunu söylüyor. Peki, nedir bu 4 gösterge? Suçlama, savunma, duvar-örme ve hor görme/iğneleme. Bu davranışlara “Mahşerin Dört Atlısı” demesinin sebebi ise, biri ilişkide tezahür ettikçe, diğerlerini de doğurması ve birbirlerini beslemeleri. Şöyle ki, eşiniz bir konuda sizi suçlamaya başlıyorsa, siz de kendinizi savunmaya geçmiş olarak buluyorsunuz. Kurumsal hayat penceresinden bakarsak “şu ürünler neden yetişmedi?” sorusunun cevabı ya “ama ben” diyerek savunma ya da “ama şu departman da bunu bunu zamanında yapmadı” diyerek suçlamayla bitebiliyor. Duvar-örme ise bir çocuğun gözünden, annesi bir sorunuyla ilgili konuşmaya devam ederken, babasının tamir işlerine ya da gazetesine gömülmesi olarak vücut bulabiliyor. Hor görme/iğneleme ise bunların arasında neredeyse en zor dönüşebileni çünkü artık açık iletişim de kalmıyor, kişi karşısındaki kişiye göz devirip üstü kapalı bir aşağılamada bulunabiliyor. Sürekli geç kalan eşine yine kendisini beklettiği bir gün “Bravo, her zamanki gibi zamanında geldin” demek ya da iş arkadaşının bir işi zamanında yapabileceğini güvenmeyen ancak bunu açıkça söylemeyen kişinin “Tabii, tabii kesin zamanında bitirirsin” demesi gibi. Şöyle bir düşündünüz mü, siz hayatınızda nerelerde, hangi ilişkilerde bu şekilde davrandınız ya da hala davranıyorsunuz? Eğer aklınıza birçok cevap geliyor ve sorgulamanız başladıysa, merak etmeyin! Gottman’ın kitabında bütün bu toksin davranışlar için panzehir önerileri de bulunuyor.
*Bu bölümdeki ORSC içeriği kurucularından Marita Fridjohn’un kendi tanımından alınmıştır.
Derya Duman – Elemental Value Operasyon Müdürü ORSCC (Certified Organization&Relationship Systems Coach) & ACC, Consultant
Kommentare